13 Kasım 2013 Çarşamba

unutkanlığı unutmak..

-sus sus sus sussana aptal alarm. Seni ben saat kaça kurdum, kaçta çalıyorsun. Yoo hayır olamaz nasıl unuturum özür diliyorum senden iyi ki çaldın yoksa işsizlikten seni bile satmak zorunda kalabilirdim.
 Bugün yeni işindeki ilk toplantı günüydü mimarımızın ve aslında işe kabul sebebi olan projesi yönetim kurulunda konuşulacaktı ve büyük ihtimalle onaylanacaktı ki rakip firmanın elinden böyle bir proje alınmışken bu fırsat kaçmazdı. Aslında abartılacak bir şey yoktu alt tarafı bir projeydi ama onu değerli kılan onca şey yaşanmıştı daha yapılmaya başlanmadan.
 Ferit eski işini sırf bu proje yüzünden bırakmıştı, onun üzerinde yapılmak istenen değişiklikler yüzünden. eski çalıştığı firmanın sahibi Bülent bey projenin hayata geçirilmesi için alışveriş merkezinin içinde bulunan tiyatro salonlarının çok alan işgal ettiğini eğer bu şekilde hayata geçerse zarar edeceklerini söylüyordu. Ferit ise bu projenin farklı olan yanın o olduğunu insanların fazlasıyla dikkatini çekeceğini hatta insanların artık orayı bir alışveriş merkezi değilde kültür merkezi olarak adlandırmaya başlayacaklarını söylüyor ve ısrarla arkasında duruyordu.
 ah aptal kadın zamanında bu dolabı baştan aşağı düzeltip her şeyi tek tek benim bilmediğim yerlere koymasaydı şuan çoktan arabamda olurdum. araba dedim de aklıma geldi şimdi anahtarlar yok gerekli olduğu her anda kaybolmayı nasıl başarabiliyor ki bu alet. neyse onu çıkarken ararım şimdi kendime bir çeki düzen vereyim bu projeyi çizen çocuk sen misin sorusuna maruz kalmak istemiyorum artık. eşek kadar olduk hala nereye gitsek çocuk diyorlar. en iyisi sakallar kalsın saçları güzelce bir düzene sokayım üniversiteli çocuklar gibi birbirine girmesin. jolem de yok ki hiç olamadı neyse saç kurutma makinesiyle Allah ne verdiyse artık..
çayda ocakta kaldı neyse dur onu sonra hallederim anahtarı bulayım önce. çöp kovaları tamamdır yatak altları koltuk altları tamamdır banyoda yok klozet evet ondada yok nerede bu lanet olası küçücük evde hangi deliğe girmiş olabilir.. yoo hayır o kadarda değil artık unutuyorum bazı şeyleri tamam kabul ama o kadar yoktur ya. lanet olsun nasıl olabilir bu kontakta unutmuşum anahtarı iyi ki arabayı istop etmişsin be oğlum. ben bu kafayla bu yaşa yemin ediyorum şans eseri gelmişim nasıl oldu da arı yutup falan ölmedim ben gerçekten hayret ediyorum..
servisi arasam şimdi bu aptallar gelir mi ki hemen işe kalmış şurada yarım saat en fazla kalkmayı bir öğrenemedim ki sabahları birde alarma sövdüm o kadar iyilik ediyormuş birde o kadar.. neyse dur arayayım şunları bakalım ne diyorlar hassiktir faturayı yatırmadım ki ben nereye arıyorum acaba.. kapıyı çektim mi acaba evet çekmişim şuradan bir taksiye binip gideyim hemen yeterince geç kaldım zaten..

bizim aylak yine aklı bir karış havada her şeyi unutup gitti geride. insan sunumunu yapacağı projeyi unutur mu unutuyor işte bu adam bence de dediği gibi şansa yaşıyor. daha siz olaylar hakkında çok az şey biliyorsunuz birazdan öğreneceksiniz sırasıyla belki sırasıyla olmaz ama mutlaka öğreneceksiniz her şeyi. Ferit'in aynı projeyle rakip firmaya gittiğini haberini alan patron deliye dönmüştü daha karlı hale getireyim derken kaçırmıştı elindeki fırsatı belliydi böyle olacağı diyerek odasında dolanıp duruyordu aklına gelen şeytani bir şeyler vardı patronlar böyledir şeytanı bol insanlardır patron oldukları için değil aslında böyle oldukları için patron olurlar.

sekreterini çağırdı hemen Ferit'in eski sevgilisi handeyi istiyordu odasına erkekler başka erkeklere karşı kadınları kullanır yine öyle olmasını planlıyordu. hande geldi konuyu açık açık anlattı Bülent bey handenin gözleri doldu gribi yüzünden zaten ağlak gözlerle geziyordu şuan yastığına sarılıp çocuklar gibi salya sümük ağlamak istiyordu...

onu en son unuttuğu bilmem kaçıncı akşam yemeğinin sonunda kapısına dayandığı gece görmüştü. iki yıl olmuştu beraber olmaya başladıklarından beri daha ilk iş gününde toplu ayakkabının azizliğine uğrayan hande tam Ferit'in masasının önünde bileğini burkmuştu aslında Ferit onu yeni bir sekreter falan sanmıştı ama kucağından düşen kağıtları görünce anladı yeni gelen mimar tam karşısında duruyordu.. Ferit hemen fırladı tabi masadan kağıtları görmeden öncede fırlaya bilirdi ama küçük ayrıntılar hep dikkatini çekerdi merak ederdi.. koluna girdi masasına götürdü henüz adını falan bildiği yok tabi buz alıp geliyorum bekleyin dedi gitti gelmezdi aslında unuturdu çay almaya gidip yıllık hesapların fotokopisini çekip gelmişliği vardır çekmecesinde kullanıma hazır 10 kopya var bu yüzden. ama bu sefer geldi tek unuttuğu buz yerine kahve alıp gelmişti ama zaten Bülent bey çoktan handeye buz getirmiş ve masasının başında bekliyordu. kahve dedi Bülent beye verdi sevmediği gibi şekerli olanı handeye ise şekersiz olanı verdi. iyisin dimi deyip cevabı beklemeden masasına döndü..
akşam iş çıkışı şuan bahsi geçen proje üzerinde çalışmaya yeni başlamış ve heyecandan saatin falan farkında değildi handeyi falanda unutalı çok olmuştu. kimse kalmamıştı masayı toparlayıp çantasını aldı ışığı kapattı ki arkasında birisi döndüğü anda tanıdı tabi
iyi misin diye sordu onu düşündüğü düşünmesini istedi biran an için iyiyim dedi hande ve hala tanışmadıklarını söyledi. evet doğru ben Ferit bende hande memnun oldum kahve için teşekkür ederim ayrıca. istersen şimdi de benden bir kahve içebiliriz dedi Ferit kısa konuşmaları severdi hiç uzatmadı elbette dedi. hande onları daha önce bir kez kız arkadaşlarıyla gittiği sessiz sakin bir yere götürdü. oturdular konuştular anlattıkça anlatıyordu hande şaşırmıştı Ferit biraz sanki karşısında aylardır sevgili olduğu biri oturuyordu. sen hiç konuşmaz mısın sorusundan nefret eden ve sorunun yaklaştığını fark eden Ferit konuşmaya başladı projesini anlattı tek başına yaşadığı evinden iş arkadaşlarından bahsetti bunlar handenin anlattıklarından çok başka şeylerdi biri geçmişinden bahsediyordu birisi ise hayatının yüzeyselliğinden onu sıkma diyordu içinden bir ses Ferit'e.. dünyanın en az şiir okumuş insanı olan Ferit ise kalkmaları gerektiğini anladı bu sesten kalkalım mı dedi hiç zaman geçirmeden çünkü bunu da unutabilirdi.
saatin oldukça geç olduğunun farkına ilk önce varan hande oldu boş trafikte evinin adresini tarif ederken Ferit ise yazın sabah serin denize dalmış gibi bir şaşkınlık yaşıyordu hayatında ilk kez içindeki ses bir kadın hakkında fikir belirtmişti üstelik üzerine titrercesine. sigarasını almak için elini uzattı arabanın önüne yoktu hande fark etti bunu ne arıyorsun diye sormadan uzattı paketi. ikisi de sigaralarını yaktı başka bir kadın olsa direksiyon başında sigara yakmaya kalkan erkeği doğduğuna pişman ederdi hande sadece gülümsedi ve çakmağın iyi ki ilk seferinde yandı yoksa kavşağı kaçıracaktın dedi..

yarın sabah işe gitmek konusunda ilk kez sıkıntı çekmiyordu erkenden uyanmış alarm o kahvaltısını yaparken çalmıştı. sigara paketini aldı evet handenin paketiydi arabada unutmuştu yaktı bir tane masayı olduğu bırakıp çıktı. iki dakika sonra geri döndü açık unuttuğu çayı altını kapattı.. hande bütün bunları nereden biliyordu çünkü o sırada telefonda konuşuyorlardı güzel güzel günaydınlar ve özledim ses tonunda işte görüşürüzler....
kabul ediyor musun? Bülent bey böldü handenin bir anlık yaşadığı renkli dünyayı. ondan Ferit'in evine gitmesini istiyordu onu ikna etmesini bütün şartlarını kabul ettiğini hatta bir tiyatro okulu bile kuracaklarını söylemesini istiyordu. hande ise bunları söylemek için oraya gitmeyi hiç doğru bulmuyordu neredeyse iki ay olmuştu ve bir kez bile konuşmamışlardı. ama özlediği gerçeğini hiçbir şey değiştiremezdi kabul dedi kabul çıkıyorum şimdi.
arabasına atladığı gibi direk Ferit'in evinin kapısına doğru yol aldı. yolda o gece aklına geldi yıl dönümü yemeklerine gelmeyen Ferit'in kapısına gelmişti ne oldu tatlım parti vardı da sen bana haber vermedin mi bu arada çok güzel olmuşsun diye tepki verince dayanamayıp yanağına bir tokat patlattı onun bütün öfkesiyle. ne oldu ne saçmalıyorsun demeye çalıştı ama fırsat vermedi hande bu kaç oldu ha söyle daha kaç kez bekleyeceğim seni unuttuğuna falan inanmıyorum artık bilerek yapıyorsun bir kere alışmışsın bunun rahatlığına vazgeçemiyorsun yok öyle efendim sen kendi bildiğini yap ben artım yokum dedi ve arkasını döndüğü anda içeriden goooooollllll diye bir ses geldi.. dinle beni hande neyi unuttuğumu bile bilmiyorum çocuklar var maç izliyoruz birlikte senide aradım gel diyecektim ama sana ulaşamadım..
sus geri zekalı sus konuştukça batıyorsun bugün 16 kasım ne biliyor musun ikinci yılımız oluyordu ama sen içine sıçtın bütün emeklerin sus ve kapat kapıyı arkamdan falanda gelme bir daha seni görmek istemiyorum.. içi acıyordu Handenin biliyordu en fazla iki hafta belki bir onuda unutacaktı bir insan hem bu kadar zeki hem bu kadar unutkan nasıl olabilir anlamıyorum diyerek daldı uykusuna..
arkada arabanın kornasıyla döndü dünyaya evin sapağına gelmişti birazdan neler olacağını tahmin etmesi mümkün değildi ama içindeki heyecana da engel olamıyordu. arabasını park etti. burnunu temizledi ağlak gözlerini sildi indi arabadan. Ferit evde olmalıydı arabası kapıdaydı zile bastı bir iki üç açan olmadı.. anahtarı olduğunu hatırladı çantasını aradı buldu uzun uğraşların sonunda. açtı kapıyı seslenmek istedi ama yapamadı boğazı düğümlendi çalışma odasına baktı yoktu yatak odasındaki dağınık yatağına bakakaldı birlikte geçirdikleri geceleri gece kalkıp yazdığı şiirleri hatırladı ağladı yıkılmak üzereydi ki kapıya yaslandı ıslak elleriyle sigara paketini açtı bir tanede sana uzatmak isterdim ama yoksun dedi masanın üzerine bıraktı paketi hala aynı sigarayı içiyordu anlardı herhalde onun geldiğini aslında mümkün değildi ama o an inanmak istedi buna kendi sigarasını yaktı ve alev aldı bütün ev hayalleri küle çeviren patlama oldu biraz sonrada kapısının önünden özlemle baktığı yatak odasında ölmüştü işte kutsanmış bir ölüm kutsanmış bir aşık hüzün dolu bir hikaye son kez olsun göremeden.
bizim zeki unutkan iş yerine yaklaşınca hatırladı projeyi evde unuttuğunu çevirdi taksiciyi oysa bir dakika sonra inecekti taksici sevinçle döndü geri elbette efendim Ferit kendine kızıyordu yol boyunca yönetim kurulu onun için toplanıyor o projeyi unutuyordu mahalleye girince yükselen dumanları gördü evine yaklaştıkça korkmaya başladı dumanlar dahada artmaya başladı ve virajı dönünce her şeyi gördü evi yanmıştı o sebebini biliyordu tabi ki ama bu üzülmemesi için bir sebep değildi parasını verdi gönderdi taksiciyi taksicide üzüldü sonunda. o projesi için ağlamaya isyan etmeye hazırken arabasını gördü handenin şoka girmişti duyunca gelmiştir oğlum saçmalama dedi kendi kendine ama içeriden çıkan sedyeyi ve üzerindeki ceset torbasını görmesi çok uzun sürmedi artık her şey ortaydı ocakta unutulan bir çay kalpte unutulan bir aşk sevgilide unutulan bir anahtar unutulmayacak bir aşk bırakmıştı geride..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder