28 Ocak 2015 Çarşamba

zaman(ı) öldürmek*

Geç karşıma
Bana anlamsız şeyler anlat
Hızlı giden toplu taşıma araçlarından
Yayalara yol vermeyen şoförlerden
Annelerimizi depresif hallere sokan dizilerden
Aklına ne gelirse ondan bahset
Ben yokmuşum gibi 
Kendi kendine konuşurmuş gibi
Ama bunu delilikten çıkarıp meşru bir hale getirmek için karşına beni oturtmuş gibi
Ben sağırmışım gibi

Umutsuzluğa sürüklendim şimdi ben
Eğer bütün bunlara rağmen anlatmayı başarırsan
Ben yokmuşum gibi, ben duvarmışım gibi, ben sağırmışım gibi
O zaman ben başlarım anlamsız şeyler anlatmaya
Çünkü canım yanar
Benim canım ne zaman yansa
Ya susar otururum bi köşede
Ya çözülür dilimin kemiği 
Ama bir köşede oyuncağını kaybetmiş çocuklar gibi duruşumu daha çok seviyorum
İçime dönüyorum
Hem kimsenin kafasını şişirmiyorum

Ama konumuz bu değil şimdi
Aslında konumuzun ne olduğunu ben de bilmiyorum
Bir konumuz olsa zaten ulaşmak istediğimiz bir sonuç olurdu herhalde
Ben yalnızca seninle bu masada zaman öldürmek istiyorum
Zamanın canını okumak istiyorum
Aleyhime işleyişine aldırmadan
Görmezden gelmek istiyorum bir süre geminin dibindeki deliği

Sen anlatmak istemiyor musun?
Hiçbir şeyi mi?
İlgini çekmiyor mu bütün bunlar?
Toplu taşımaya binmiyor musun?
Bütün şoförler yol veriyor mu sana?
Annen hiç televizyon seyretmiyor mu?
Olabilir, hepsi olabilir
O zaman başa alıyorum
İstediğin bir konuda konuşmak ister misin?
Ya da istersen sadece anlat, ben dinlerim; sen rahatlarsın
Sonra ben arkandan bakarım; sen gidersin

Ben de anlatmak isterim bi ara
"Aşk en büyük aptallıktır
Karşılıksız sevgiyi yalnızca kediler hak eder
Yalnızca onlara verdiğiniz sevginin ziyan olduguna üzülmezsiniz
Ziyan olacağını bilirsiniz
Allahım ne kadar acınacak haldeyiz
Kalbi beyinden bu kadar uzak yaratmasaydın keşke"
Bak görüyor musun anlamsız şeylerden bahsetmek hiç de zor değil
Deneseydin keşke


24 Ocak 2015 Cumartesi

bıçak*

Boynumu bir bıçağın sırtına yaslıyorum
Ağzımdan çıkar çıkmaz bölüyor kelimelerimi
Cesaretim kırılmıyor, cesaretim kesiliyor
Nefretim, boynumu dayadığım bıçağın ağzını biliyor
Nefretim, kendi kuyumu kazıyor

Ne çok şey öğrendim oysa insanlarla mücadele etmeye çalışırken
Hızla giden bir treninin önüne atlanmayacağı gibi
Arkasından da bakılmayacağını mesela
Ve aklımın almadığı daha bir çok şey
Ama anlamını yitiriyor işte her şey zamanla
Karla kaplı dağlar ihtişamlarını yitiriyor
Sürüsüne uymayan kahraman kuzuyu kurt kapıyor

Bir bıçağın sırtına yasladığım boynum
Hayatım oluveriyor
Bir yastıkta uykum, bir koltukta ağrım olurken
Ve bütün dağıttıklarımı toplamanın derdine düşüyorum bu dar vakitte
Dur diyenim yok
Söylediklerimi anlayanım yok
Kelimelerimi ağzımdan çıkar çıkmaz bölen bu bıçağı seviyorum
Bütün faturayı ona kesiyorum

Konuşmayı yeni öğrenmişlerden farkım yok
Anlaşılmıyorum
O kadar küçük, o kadar tahmin edilebilir kelimelerle konuşmadığımı biliyorum
Ve nefretimin gölgesinde parlamaya fırsat bulamayan bıçağın
Onları küçültmeye yetmediğini de
Ama bu bıçağın sırtında uyku
Bu bıçağın sırtında huzur mümkün değil
Ve mümkün olmayan her şeyin albenisine kapılan ben
Engel olamıyorum kendime

Gözlerimi kapıyorum
Gözlerimi sımsıkı kapıyorum
Burada uyuyacağım, bu soğukluğu hissederek
Rüyamda bir cellat olacağım
Boynunu vuracağım masumların
Ve bir masum olarak uyanacağım
Olmuyor
Ruhu kirlenmiş bir mahluk olarak başımı usulca kaldırıyorum
Bıçağın sırtından göremediğim merhameti ağzından bekliyorum

Gözlerimi kapıyorum
Gözlerimi sımsıkı kapıyorum
Boynumu yaslıyorum
Kelimelerim benimle birlikte bölünsün
İyinin kötülüğü, kötünün iyiliği gözlerinde görünsün
Tanrı son bir kez gülsün
Sonra bizimle birlikte gömülsün

22 Ocak 2015 Perşembe

merdiven*

İçime çeksem tüm şehri
Bütün pasını kirini
Bir bir yutsam merdivenlerini
Bütün ayak izlerini

Eski bir şarkı mırıldansam
Yalnızca nakaratını hatırladığım
Nakaratı yalnızca seni hatırlatsa bana
Yalnızca sana koşsam kayıplarım arasında


12 Ocak 2015 Pazartesi

kendine yetmeyen kelimeler*

Senin için kızgın ateşte dövdüğüm kelimeleri kalbime basıyorum
Kalbimde senin izlerinden yollar uzadıkça uzuyor
Gökyüzüne baktığım zamanları artırıyorum
Uyuduğum saatleri artırıyorum
Seninle baş başa kalmak bu kadar kolay
Bu kadar acı verici olmamalı

Bildiğim bütün kelimeleri unutuyorum
Bütün şiirlerin ilk dizelerini
Ezberimi bozuyorsun
Dünyamı orta yerinden bölüyorsun
Kızıldeniz yalnızca çocuk masalı olarak kalıyor
İçimde bir atış talimi var sanki
Mermiler hedeflerinden hiç sapmıyor

Ne acı bütün bunların bir şiire konu olması
Ne acı hepsinin cevapsız kalması
İnsanın kendini her seferinde avutmayı başarması ne acı
Kırılmalı bütün aynalar kesilmeli bütün yüzler
Acının tarifi değişmeli
Bu kelimeler hoş değil
Bu kelimeler bıçak kadar keskin değil
Bu kelimeler kimseyi ağlatmaz
Bu kelimeler kimseyi öldürmez

8 Ocak 2015 Perşembe

şiir eylemsizlik prensibinin temelidir*

Yine aklıma geldin
Yerli yersiz gelişlerin
Sıklaştı bu aralar
Kendimi apartman boşluğuna doğru tüküren çocuklar gibi hissediyorum
İntihara meyilli bireyler için ilk adım
Önce at sonra atla
Önce düşür sonra düş
Önce tükür sonra yala

Konu biraz senden sapar gibi oldu
Moralini bozma
Sen gülsen
Ben bütün günahlarım bağışlandı sanıyorum mesela
Hala idrak edemedim bunun senden bağımsız bir şey olduğunu
Senden bağımsız her şeyin zamanla öleceğinden yanayım ben
Aslında her şey zamanla ölür
Ama senden kopan koptuğu anda ölür

Ben seni övmek konusunda biraz sorunlar yaşıyorum
Beceremiyorum güzel gözlerinden bahsetmeyi
Gözlerinin bir kuyudur sevgilim merak eden çıkamaz
Sevgilim dediğimi ben de fark ettim ama başka ne diyebilirim ki
Canım mı?
O kelimeyi 'yok canım derken annemin teyzesine bile söylüyorum
Derslerimi sorduğunda
Üstelik kadını sevmiyorum

Bir şiir yazalım dedik İstanbul otobanına döndü
Aslında burdan güzel benzetmelerle dönebilirim
Kalbim en çok delik deşik asfalt yollara benziyor mesela
Herkes direksiyonu üzerime kırıyor
Kırmak da güzel kelime aslında
Ama en büyük tahribatı kalpte o yapıyor
Kırmak demişken ulan her şeyi unuttum
Çıkıp diyeceğim en sonunda
Seveceksen sev
sevmiyorsan öleyim

Öleyim dedim diye ölmem herhalde
Hem ölüm dediğin nedir gülüm diye başlayan bir laf vardı
Acayip anlamlı bir laftır
Ama işte doğru ağızlar söylemedi
Neyse geceler neden bu kadar uzun
Artık yalnızca bunu merak ediyorum
Bitmiyor lan uykum da gelmiyor
Aptala çevirdi saatler

Akrostiş mi yazsam acaba?
En son yazdığımda
Masamda oturuyordum
Şiir böyle bir uğraş işte
Aşık oluyorsun ama duvara bakarak yazıyorsun
Gözlerine baksan yok olmaz
Olur, neden olmasın bakabilsek sorun yok
Bakabilsek şiir yok

Newton eylemsizlik prensibini buldu mesela
Mektup kutusunda
Zarfı ben attım
Kendine güvenmeyen adamlar şiiri buldu
Ben çok benimsedim
Şiir eylemsizlik prensibinin atasıdır
Adam hayatın anlamından
sevgilisinin güzel gözlerinden bahseder
Ama olay masada ve karşı duvarın çizgilerinde geçer
Newton'a kızmıyorum kendime kızıyorum
Şiir yazarsan eylemsizliğe devam edersin

Mutsuz olmaktan korkuyorum
Geceleri uyuyamıyorsun
İçinde bir asit yağmuru
Sen uzaktan seyrediyorsun
Ama mutsuzluktan korkuyorsun
Nasıl korka bilirsin zaten içindesin
Mutsuzluk sensin
Etle tırnak yatakla yorgan gibi olmuşsunuz
Hala ne diyorsun git uyu lan
Önce eylemsizlik prensibini reddet sonra da şiir yazmayı bırak
Önce şiiri bırakmam lazım eylemsizlik prensibi şiirden doğdu dersen
Eylemsizlik prensibi diyoruz bak
Şiir masada kaldı şiir sayfalarda kaldı
Hadi bu olay kapandı