25 Mart 2014 Salı

Biz insandık içten gelen*

Biz daha iyisine mecbur bırakıldık
hatta en iyisine ulaşma arzusuna
Çıkıp sokakta baharı kutlayıp bir şiir okusak
Adımız boş gezene çıktı
Boş geziyorduk boş değildik biz

İnce belli bardakta çay içelim dedik veyahut üç şekerli bir oralet olsun
Yok dediler neden diye sormadık
Biz cevapları merak edenler değildik
Cevapları verenlerdik

Biz denizdik çöp kokan bazen
Bazen maviliği akıllara durgunluk veren
Yoldan geçen bir ateistin girdiği camiydik biz
Kocaman yürekli insanların yardım sever elleri
Katillerin tetiğe basan parmaklarıydık
Biz insandık içten gelen

Küfre karşı durduk sonra yorulduk
Bir küfür de biz savurduk dünyaya düzene
Biz boş gezenler boyun eğdik boş bedene
Yorulduk iki gözüm yorulduk
Biz her savaşta kalbimizden vurulduk

21 Mart 2014 Cuma

Behzat Ç'ye

Küçük bir masal perisi
Bu gece saydı bütün yıldızları
Kırmızı vosvoları
Bütün dilek hakları şimdi senin kızım
Uyan hemen
Yıllardır bu anı bekliyorsun

Ben ziyanım kızım dokunduğunu kül eden yangınım
Seni en çok seni sakındım kendimden kızım
En yakınımda ol isterken
Her şeye her zaman geç kaldım biliyorum kızım
Ama ölümü fazla bekletmem sanırım
Birde senin beni beklediğine emin olabilsem

Kızlar babalarına küsmez dimi kızım öyle söylerdin sen
Babalarda kızlarına küsmez
Ama uyansan belki her şey farklı olur kızım
İyiye ve kötüye karar veremem bilirsin
Ama değişirim kızım

Artık hiçbir kış beyaz değil kızım
Vosvoslar gibi kırmızı
saçların kızım saçların dağılmış
Yüzünü göremiyorum
Görsem yüzünü kızım
Yaşamak en büyük yalan olmaz mı?

20 Mart 2014 Perşembe

Bende ölüyorum herkes kadar*

Kendime bakıyorum
Uzaktan bir nehire bakar gibi
Yaralarım var görüyorum
Aldırış etmiyorum
Basıp geçtiğim karıncalar gibi
Çözemediğim onlarca sorun var
Sormaya cesaret edemediğim sorular

Kaldırım taşlarını sayıyorum bazen
Yalnızca geceleri
adım deliye çıksın ister miyim
Belkide olsun diye gözlüyorum
Belki zamanla gündüzleride saymaya başlarım
Yirmi de dururum sonra elli olur belki
Çok sonra evden okula kadar ne dersin
Elbette deli dersin

Ama işe yaramıyor değil
Birbirinin aynısı olan şeyleri saymak
Her seferinde başa dönmeye benziyor
Avazın çıktığı kadar bağırıp yankılarını duymaya
Herşeyden sıyrılı verip çocuk oluyorum biranda
Ellerimden tutan yok mu diye gözlüyorum
Anneni özlüyorum

Ve başa dönüyorum
Bulutların kırmızı renklerini düşünüyorum
Bütün ışık oyunlarını
Uykusuz geceler geliyor aklıma
Uykulu sabahlar
Bende ölüyorum herkes kadar
Ve bütün yalanlarımı kalbime gömüyorum
Masum olmalı çığlıklar

16 Mart 2014 Pazar

dünyadaki dipsiz boşluklar*

Kollarımdan tutup kaldırıyorlar beni
Kaldırıp yeniden bırakıyorlar
Acı çekmem onlara iyi geliyor
Öyle düşünüyorum bi hiç uğruna olmamalı
Yada sadece onlar öyle istedi diye
İkiside aynı şey belki de

Aslında fiziksel acı bir yere kadar benimde işime geliyor
Dünya'nın geri kalanını unutuyorum
Seni bile
bir tek ben kalıyorum
Manyetik bir alana girmiş gibi savrulup duruyorum
Bir yandan öbür yana

Ama bir yerden sonra acının şiddeti artınca
Seni düşünüyorum azalsın diye
Acı dağılsın acı yönünü şaşırsın diye
İşe yarıyor gerçekten de 
ama bu seferde bütün ağırlığımla bir asansör boşluğuna düşüyor gibi oluyorum
Betona çakılmayı beklerken gittikçe karanlığa gömülüyorum



4 Mart 2014 Salı

Sonbahar sabahı*

Şimdi bütün çıkar yolların geçip gittimiz yerlere varıyor olması yakıyor canımızı
Aslında can yanması değilde
Biraz pişmanlık biraz kaybedilen zaman
Ve artık umurumuzda olmayan şeylerin gereksiz yere canımızı ne kadar çok sıktığının farkına varmamız

Eskiden diye anlatacak ne kadar çok hikayesi olursa insanın geleceğe de o kadar umutla bakarmış
Bunuda öğrendik
Hiç önemli değildi aslında bütün bu geçen günlerin arasında
Durup da anlatmak, anlatıp dinlenmek başlı başına imkansızın bahçesine kaçak girmekti
Çıkışı bilmemek geldiğin yöne dönememek

Korku avuç içlerindeki ıslaklığa başka bir el değmedikçe şahlanıyor
Cesaret kanatlarını kalbine siper ediyor kafesinin içinde
Bütün kahramanlık öyküleri bir bir geçiyor aklından
İnsan ne kadar şey bekleyebilir ki bir sonbahar sabahından
Ben bekliyorum onun koynunda doğdumdan

3 Mart 2014 Pazartesi

acının gelgitleri*

sessizce uzan yatağına
ağır bu yük kalbine
ağır yüksün kendine
kurtuluşu yok hemde

bütün camları aç istersen
ruhun rüzgara kapılır belki
belki uçar gider
sen tetiği çekmek zorunda kalmazsın

boş ver şehri, geçip giden tarihleri
inanma zamanın geri gelmeyeceğine
her aşığın saatinin
sevdiğinin kalbinde olduğunu kimseye söyleme
seninkini sormasınlar gittiğini bilmesinler
bilmesinler kayıp zamanın izinde olduğunu

kuşlara olan hayranlığını bir vakit gizle
ayakların yere bassın
bütün insanlık adına
tanrıya utancını sunduğun geceler azalsın
azalsın acının gelgitleri
ve veresiye de olsa sat birine gecelerini
kurtul! bu kanserin senin
uykuyu sor uykuyu bul