22 Şubat 2015 Pazar

çürük elma*



Hayat, yaşlı bir ağacın en geç dalındaki elma
Zıplasan yetişemezsin,
dalına çıksan seni taşımaz
Gözlerini kapasan da uzanamazsın, dört açsan da
Ne kendini suçlayabilirsin bunun için
Ne durmadan uzayan ağaçları

Hayatın bir düzeni var
Her şeyi silindirle düzlemek
Ezip geçmek baş kaldıranları
Kat kat yığmak insanları
Ölü kentler inşa etmek gibi
Geçmişin sevimliliği buradan, son bulan acılardan geliyor
Sonu gelen mutsuz insanlardan,
umudun aromasından 

Evet, hayatın bir elma olduğunu iddia eden de benim
Bir silindir olup üzerimizden geçtiğini iddia eden de
Evet, tutarsız biriyim
Evet, o elmaya uzanma cüretini gösterdim
Boyumun ölçüsünü aldılar o uzun ağacın dibinde
Kafamı çarptım, kafamı çok sert çarptım
İnanmazsın güneş daha yeni batmıştı
Gözlerim değil gün kararmıştı

Biliyorum, ben bütün biletli seyircilerin aksine
ayakta izleyeceğim artık hayatı
Kaçırdığım fırsatın ve muhtemel cezamın farkındaydım
Ama yine olsa yine denerdim
Zamanında Adem kovulmasaydı cennetten
Düşmanınız bendim

Kurşuna dizerdiniz muhtemelen beni
Belki on bin yıl sonra
Ateşli silahlar icat olunca
Üzerimde denerdiniz
Son arzumu bile sormazdınız
Bir elma diyemezdim ben

İlk katil, bir cellat olurdu
İlk ölüm, bir idam
Belki de, insanlık olarak daha hızlı koşardık bugünlere
Daha çabuk yorulur, daha çok hırslanırdık
Daha çok pişmanlık birikirdi içimizde
Ve benim bunda payım:
Atilla'nın kadehindeki zehir kadar olurdu


19 Şubat 2015 Perşembe

dört duvar, bir masal*

Kapatın kapıları geçin oturun
Anlatın başınızdan geçenleri
Biz çay dolduralım
İçine hayretlerimizi katalım
Siz yitirmeyin sıradanlığınızı
Uzatın harfleri,
bir çocuğun kulaklarını çeker gibi

Hiç soru sormayız biz; korkmayın
O masallar bizim gerçeğimiz
Onlara inanmazsak dünya hiç
Kapıları kilitle git

Bölmeyeyim ben sizi
En son kopmuştu tel
Çıplak ellerinizle tutmuştunuz
Elektrik kesilmemiş olsa ölmüştünüz

Sizi tebrik ediyorum
Hayatta kalmışsınız
Ama modern çağların Zeus’u olma fırsatını da kaçırmışsınız
Siz çok üzülmezsiniz sanırım buna
Çok tanrılı dinlerin, çok tanrılarından hiçbirini tanımazsınız
Ve bunu bir eksiklik saymazsınız
Sayılamaz da

Masal anlatıyorum odanın birinde gecenin bir yarısı
Duvarlar tepki vermiyor
“Ey ruh geldiysen üç kere vur”
Hiç ses çıkmıyor
Işıkları kapatıp açıyorum
“yapma oğlum kesecek”
Fizik imkân vermiyor hayatın bütün güzel yanlarını yaşamamıza
İlla bir yerden kısacak
Tamam, bilime çok şey borçluyuz
Ama bilinmeyene her şeyimizi

Pencereden uzak dur
Siper al, silahına davran
Yiğitçe ölmektense
Korkakça yaşa, kaç
Kim bilir yarın neler getirecek?
Kimse defterini kendi kapatmamalı
Siz! siz gittiniz mi?

Işıkları kapat, camları açma
Anneni dinle, çok bağırma
Bir şeyleri unuttuğunun farkına vardığın anı düşün
Durum kendi kendini ispat etsin
Sen ağla, sen konuşma
Unut, unutma
Unut, unutma
Alışmadan karanlığa
Gözlerini kapa
Siz! siz var mıydınız?