28 Kasım 2013 Perşembe

bencil mi olur çiçekler?

susuz kalmış bütün çiçekler dile geldi bu sabah
üstüme yürüdüler 
senden bahsetmedim onlara 
o kadar kızgındılar

ben yarı uykudayım hala
biri dolanmış ayaklarıma 
biri musluğu açmış sonuna kadar
su basmış evi 
daha nasıl olabilir bir intikam bu kadar acı?

seni boğmak mı niyetleri?
bana her şeyi unutturmak mı?
yoksa suya doymak mı?
beni mi düşünüyorlar kendilerini mi?
bencil mi olur çiçekler ?

23 Kasım 2013 Cumartesi

insanlık halleri

basit oyunlar
bir kazanan 
bir kaybeden

sırada bir sonraki
ağlamaya vaktin bile kalmaz

savaşır gibiyiz herkesle
ne geçse elimize
silaha dönüşüveriyor 
birdenbire

masum duyguları kirlettik
bir aşk kuyusu vardı
kuruttuk biz
güllerin hepsine sahibiz
ama hiçbirine ait değiliz

her gün güçlü duvarlar örmeye
devam ediyoruz
canımız yanacak diye
korkudan ölüyoruz

size soruyorum
acı nedir ki?
yaşanmayan bir hayat
kalırsa geride

neyse boşverin siz beni
sizde göremiyorum o cesareti
sahiplendiklerinizi
bırakmanız mümkün değil
mümkün değil
ait olduklarınızı görmeniz


pişman olduğun zaman dönemezsin (serseri mayınlar film sonrası ruh hali )

bataklıkta büyümüş bir kuş denizi özler mi?
mız mız bir çocuk
gelecekten kuşku duyar mı?
dağıtmaya çalışıyorum aklımı
ama pek mümkün değil bu
hangi teline dokunsam kalbimin 
senin sesinden bir şarkı mıraldanıyor bana
sus diyorum 
ne güzel söylüyorsun

sokaklarda bir tuhaf sen gittin gideli 
insaların yüzlerine bakmıyorum artık
en az senin kadar suçlu herbiri
en az benim kadar acı dolu herbirinin geçmişi
adımları hızlı atmaya başlarsa 
gideceği yere daha çabuk mu varır insan?
matematik önemli benim aram hiç iyi değil
o yüzden yavaş giden erken varır diye biliyorum ben 
yanlış mıyım?

birde her sabah güneş var artık 
anlam veremiyorum buna
seninleyken öylemiydi
o kadar alışmıştım ki yağmura
hatırlar mısın bir keresinde 
"yağmur ormanlarına gidebiliriz aslında yağmura zaten katlanıyoruz onu öğrendik şehre niye" demiştim
sen gülmekten önündeki çayı devirmiştin 
sakardın biraz
eğer kalbimi yanlışlıkla kırdıysan söyle
affedebilirim seni yine

şimdi ki çocuklarda ne kadar güzeller
hepsi ne kadar akıllı
korkuyorum hiçbiri aşık olmayacak diye
bu kadar hızlı öğreniyorken herşeyi
aslında bunlar beni zerre kadar ilgilendirmiyor doğrusunu istersen
sen gittin ya
zaman durmadı ya
insan olduğumuzu biliyorum ya
unutucağımızı
kalbe batan bir diken olup kalacağımızı
zaman zaman hatırlamak dışında
hiç yer almayacağımızı hayatımızda
bunlar yaralıyor beni


19 Kasım 2013 Salı

ay ışığının izinde

aya baktın mı bu gece
penceren gökyüzüne bakıyor mu
o aptal duvarların arasında değilsin dimi
sakın yastığına sarılıp uyuduğunu söyleme bana
bunu kaçırmış olamazsın

ben bu gece ayı aradım hep 
odama vuruyordu ışığı
ben göremiyordum onu 
oysa pencereden biraz başımı uzatmam yetiyormuş

ama üzgündü küsmüştü sanki bize 
biraz sokak lambalarına
biraz bu saatte hala çalışan
aptal gemicilere

küçükken ay ışığını görmek için
odamın ışığını kapatırdım
karanlıktanda korkardım üstelik
ve sarılmak isterdim ona
bütün korkularımla

ay dede diyorlar ya ona 
bence haklılar 
çünkü görüyorum ben
işte gözleri işte burnu
işte üzgün yüzü 

şehirdeyim odamın ışığını kapatmam yetmiyor
karanlıktan da korkmuyorum artık
ama hala sarılmak istiyorum ona
şehrin elektriklerini kesmenin cezası ağır mı
çünkü bu saatten sonra 
ancak karanlıkta bulabiriz birbirimizi
karanlık aydınlatabilir bizi

13 Kasım 2013 Çarşamba

unutkanlığı unutmak..

-sus sus sus sussana aptal alarm. Seni ben saat kaça kurdum, kaçta çalıyorsun. Yoo hayır olamaz nasıl unuturum özür diliyorum senden iyi ki çaldın yoksa işsizlikten seni bile satmak zorunda kalabilirdim.
 Bugün yeni işindeki ilk toplantı günüydü mimarımızın ve aslında işe kabul sebebi olan projesi yönetim kurulunda konuşulacaktı ve büyük ihtimalle onaylanacaktı ki rakip firmanın elinden böyle bir proje alınmışken bu fırsat kaçmazdı. Aslında abartılacak bir şey yoktu alt tarafı bir projeydi ama onu değerli kılan onca şey yaşanmıştı daha yapılmaya başlanmadan.
 Ferit eski işini sırf bu proje yüzünden bırakmıştı, onun üzerinde yapılmak istenen değişiklikler yüzünden. eski çalıştığı firmanın sahibi Bülent bey projenin hayata geçirilmesi için alışveriş merkezinin içinde bulunan tiyatro salonlarının çok alan işgal ettiğini eğer bu şekilde hayata geçerse zarar edeceklerini söylüyordu. Ferit ise bu projenin farklı olan yanın o olduğunu insanların fazlasıyla dikkatini çekeceğini hatta insanların artık orayı bir alışveriş merkezi değilde kültür merkezi olarak adlandırmaya başlayacaklarını söylüyor ve ısrarla arkasında duruyordu.
 ah aptal kadın zamanında bu dolabı baştan aşağı düzeltip her şeyi tek tek benim bilmediğim yerlere koymasaydı şuan çoktan arabamda olurdum. araba dedim de aklıma geldi şimdi anahtarlar yok gerekli olduğu her anda kaybolmayı nasıl başarabiliyor ki bu alet. neyse onu çıkarken ararım şimdi kendime bir çeki düzen vereyim bu projeyi çizen çocuk sen misin sorusuna maruz kalmak istemiyorum artık. eşek kadar olduk hala nereye gitsek çocuk diyorlar. en iyisi sakallar kalsın saçları güzelce bir düzene sokayım üniversiteli çocuklar gibi birbirine girmesin. jolem de yok ki hiç olamadı neyse saç kurutma makinesiyle Allah ne verdiyse artık..
çayda ocakta kaldı neyse dur onu sonra hallederim anahtarı bulayım önce. çöp kovaları tamamdır yatak altları koltuk altları tamamdır banyoda yok klozet evet ondada yok nerede bu lanet olası küçücük evde hangi deliğe girmiş olabilir.. yoo hayır o kadarda değil artık unutuyorum bazı şeyleri tamam kabul ama o kadar yoktur ya. lanet olsun nasıl olabilir bu kontakta unutmuşum anahtarı iyi ki arabayı istop etmişsin be oğlum. ben bu kafayla bu yaşa yemin ediyorum şans eseri gelmişim nasıl oldu da arı yutup falan ölmedim ben gerçekten hayret ediyorum..
servisi arasam şimdi bu aptallar gelir mi ki hemen işe kalmış şurada yarım saat en fazla kalkmayı bir öğrenemedim ki sabahları birde alarma sövdüm o kadar iyilik ediyormuş birde o kadar.. neyse dur arayayım şunları bakalım ne diyorlar hassiktir faturayı yatırmadım ki ben nereye arıyorum acaba.. kapıyı çektim mi acaba evet çekmişim şuradan bir taksiye binip gideyim hemen yeterince geç kaldım zaten..

bizim aylak yine aklı bir karış havada her şeyi unutup gitti geride. insan sunumunu yapacağı projeyi unutur mu unutuyor işte bu adam bence de dediği gibi şansa yaşıyor. daha siz olaylar hakkında çok az şey biliyorsunuz birazdan öğreneceksiniz sırasıyla belki sırasıyla olmaz ama mutlaka öğreneceksiniz her şeyi. Ferit'in aynı projeyle rakip firmaya gittiğini haberini alan patron deliye dönmüştü daha karlı hale getireyim derken kaçırmıştı elindeki fırsatı belliydi böyle olacağı diyerek odasında dolanıp duruyordu aklına gelen şeytani bir şeyler vardı patronlar böyledir şeytanı bol insanlardır patron oldukları için değil aslında böyle oldukları için patron olurlar.

sekreterini çağırdı hemen Ferit'in eski sevgilisi handeyi istiyordu odasına erkekler başka erkeklere karşı kadınları kullanır yine öyle olmasını planlıyordu. hande geldi konuyu açık açık anlattı Bülent bey handenin gözleri doldu gribi yüzünden zaten ağlak gözlerle geziyordu şuan yastığına sarılıp çocuklar gibi salya sümük ağlamak istiyordu...

onu en son unuttuğu bilmem kaçıncı akşam yemeğinin sonunda kapısına dayandığı gece görmüştü. iki yıl olmuştu beraber olmaya başladıklarından beri daha ilk iş gününde toplu ayakkabının azizliğine uğrayan hande tam Ferit'in masasının önünde bileğini burkmuştu aslında Ferit onu yeni bir sekreter falan sanmıştı ama kucağından düşen kağıtları görünce anladı yeni gelen mimar tam karşısında duruyordu.. Ferit hemen fırladı tabi masadan kağıtları görmeden öncede fırlaya bilirdi ama küçük ayrıntılar hep dikkatini çekerdi merak ederdi.. koluna girdi masasına götürdü henüz adını falan bildiği yok tabi buz alıp geliyorum bekleyin dedi gitti gelmezdi aslında unuturdu çay almaya gidip yıllık hesapların fotokopisini çekip gelmişliği vardır çekmecesinde kullanıma hazır 10 kopya var bu yüzden. ama bu sefer geldi tek unuttuğu buz yerine kahve alıp gelmişti ama zaten Bülent bey çoktan handeye buz getirmiş ve masasının başında bekliyordu. kahve dedi Bülent beye verdi sevmediği gibi şekerli olanı handeye ise şekersiz olanı verdi. iyisin dimi deyip cevabı beklemeden masasına döndü..
akşam iş çıkışı şuan bahsi geçen proje üzerinde çalışmaya yeni başlamış ve heyecandan saatin falan farkında değildi handeyi falanda unutalı çok olmuştu. kimse kalmamıştı masayı toparlayıp çantasını aldı ışığı kapattı ki arkasında birisi döndüğü anda tanıdı tabi
iyi misin diye sordu onu düşündüğü düşünmesini istedi biran an için iyiyim dedi hande ve hala tanışmadıklarını söyledi. evet doğru ben Ferit bende hande memnun oldum kahve için teşekkür ederim ayrıca. istersen şimdi de benden bir kahve içebiliriz dedi Ferit kısa konuşmaları severdi hiç uzatmadı elbette dedi. hande onları daha önce bir kez kız arkadaşlarıyla gittiği sessiz sakin bir yere götürdü. oturdular konuştular anlattıkça anlatıyordu hande şaşırmıştı Ferit biraz sanki karşısında aylardır sevgili olduğu biri oturuyordu. sen hiç konuşmaz mısın sorusundan nefret eden ve sorunun yaklaştığını fark eden Ferit konuşmaya başladı projesini anlattı tek başına yaşadığı evinden iş arkadaşlarından bahsetti bunlar handenin anlattıklarından çok başka şeylerdi biri geçmişinden bahsediyordu birisi ise hayatının yüzeyselliğinden onu sıkma diyordu içinden bir ses Ferit'e.. dünyanın en az şiir okumuş insanı olan Ferit ise kalkmaları gerektiğini anladı bu sesten kalkalım mı dedi hiç zaman geçirmeden çünkü bunu da unutabilirdi.
saatin oldukça geç olduğunun farkına ilk önce varan hande oldu boş trafikte evinin adresini tarif ederken Ferit ise yazın sabah serin denize dalmış gibi bir şaşkınlık yaşıyordu hayatında ilk kez içindeki ses bir kadın hakkında fikir belirtmişti üstelik üzerine titrercesine. sigarasını almak için elini uzattı arabanın önüne yoktu hande fark etti bunu ne arıyorsun diye sormadan uzattı paketi. ikisi de sigaralarını yaktı başka bir kadın olsa direksiyon başında sigara yakmaya kalkan erkeği doğduğuna pişman ederdi hande sadece gülümsedi ve çakmağın iyi ki ilk seferinde yandı yoksa kavşağı kaçıracaktın dedi..

yarın sabah işe gitmek konusunda ilk kez sıkıntı çekmiyordu erkenden uyanmış alarm o kahvaltısını yaparken çalmıştı. sigara paketini aldı evet handenin paketiydi arabada unutmuştu yaktı bir tane masayı olduğu bırakıp çıktı. iki dakika sonra geri döndü açık unuttuğu çayı altını kapattı.. hande bütün bunları nereden biliyordu çünkü o sırada telefonda konuşuyorlardı güzel güzel günaydınlar ve özledim ses tonunda işte görüşürüzler....
kabul ediyor musun? Bülent bey böldü handenin bir anlık yaşadığı renkli dünyayı. ondan Ferit'in evine gitmesini istiyordu onu ikna etmesini bütün şartlarını kabul ettiğini hatta bir tiyatro okulu bile kuracaklarını söylemesini istiyordu. hande ise bunları söylemek için oraya gitmeyi hiç doğru bulmuyordu neredeyse iki ay olmuştu ve bir kez bile konuşmamışlardı. ama özlediği gerçeğini hiçbir şey değiştiremezdi kabul dedi kabul çıkıyorum şimdi.
arabasına atladığı gibi direk Ferit'in evinin kapısına doğru yol aldı. yolda o gece aklına geldi yıl dönümü yemeklerine gelmeyen Ferit'in kapısına gelmişti ne oldu tatlım parti vardı da sen bana haber vermedin mi bu arada çok güzel olmuşsun diye tepki verince dayanamayıp yanağına bir tokat patlattı onun bütün öfkesiyle. ne oldu ne saçmalıyorsun demeye çalıştı ama fırsat vermedi hande bu kaç oldu ha söyle daha kaç kez bekleyeceğim seni unuttuğuna falan inanmıyorum artık bilerek yapıyorsun bir kere alışmışsın bunun rahatlığına vazgeçemiyorsun yok öyle efendim sen kendi bildiğini yap ben artım yokum dedi ve arkasını döndüğü anda içeriden goooooollllll diye bir ses geldi.. dinle beni hande neyi unuttuğumu bile bilmiyorum çocuklar var maç izliyoruz birlikte senide aradım gel diyecektim ama sana ulaşamadım..
sus geri zekalı sus konuştukça batıyorsun bugün 16 kasım ne biliyor musun ikinci yılımız oluyordu ama sen içine sıçtın bütün emeklerin sus ve kapat kapıyı arkamdan falanda gelme bir daha seni görmek istemiyorum.. içi acıyordu Handenin biliyordu en fazla iki hafta belki bir onuda unutacaktı bir insan hem bu kadar zeki hem bu kadar unutkan nasıl olabilir anlamıyorum diyerek daldı uykusuna..
arkada arabanın kornasıyla döndü dünyaya evin sapağına gelmişti birazdan neler olacağını tahmin etmesi mümkün değildi ama içindeki heyecana da engel olamıyordu. arabasını park etti. burnunu temizledi ağlak gözlerini sildi indi arabadan. Ferit evde olmalıydı arabası kapıdaydı zile bastı bir iki üç açan olmadı.. anahtarı olduğunu hatırladı çantasını aradı buldu uzun uğraşların sonunda. açtı kapıyı seslenmek istedi ama yapamadı boğazı düğümlendi çalışma odasına baktı yoktu yatak odasındaki dağınık yatağına bakakaldı birlikte geçirdikleri geceleri gece kalkıp yazdığı şiirleri hatırladı ağladı yıkılmak üzereydi ki kapıya yaslandı ıslak elleriyle sigara paketini açtı bir tanede sana uzatmak isterdim ama yoksun dedi masanın üzerine bıraktı paketi hala aynı sigarayı içiyordu anlardı herhalde onun geldiğini aslında mümkün değildi ama o an inanmak istedi buna kendi sigarasını yaktı ve alev aldı bütün ev hayalleri küle çeviren patlama oldu biraz sonrada kapısının önünden özlemle baktığı yatak odasında ölmüştü işte kutsanmış bir ölüm kutsanmış bir aşık hüzün dolu bir hikaye son kez olsun göremeden.
bizim zeki unutkan iş yerine yaklaşınca hatırladı projeyi evde unuttuğunu çevirdi taksiciyi oysa bir dakika sonra inecekti taksici sevinçle döndü geri elbette efendim Ferit kendine kızıyordu yol boyunca yönetim kurulu onun için toplanıyor o projeyi unutuyordu mahalleye girince yükselen dumanları gördü evine yaklaştıkça korkmaya başladı dumanlar dahada artmaya başladı ve virajı dönünce her şeyi gördü evi yanmıştı o sebebini biliyordu tabi ki ama bu üzülmemesi için bir sebep değildi parasını verdi gönderdi taksiciyi taksicide üzüldü sonunda. o projesi için ağlamaya isyan etmeye hazırken arabasını gördü handenin şoka girmişti duyunca gelmiştir oğlum saçmalama dedi kendi kendine ama içeriden çıkan sedyeyi ve üzerindeki ceset torbasını görmesi çok uzun sürmedi artık her şey ortaydı ocakta unutulan bir çay kalpte unutulan bir aşk sevgilide unutulan bir anahtar unutulmayacak bir aşk bırakmıştı geride..

10 Kasım 2013 Pazar

daha küçülemedim sanırım kalbine girecek kadar

bilmezdim sen sonra bu kadar ağır konuşacağımı
kendimle
küçüldükçe küçüleceğimi
seninle olan bir anın içine girmek için
daha da küçülmek isteyeceğimi

çok düşündüm
daha fazla mı kırılır insan 
çok sevince
bu bir alışkanlık değil bence
acıya alışmaz insan
ben hergün seni silmek isterken
elime yüzüme bulaştırıyorum
unutmak isterken hergün yeniden hatırlıyorum

oluyor yine tam şuanda 
ne yapıyorsun acaba diyorum
sorular sormak iyi gelmiyor insana
beklenen cevabı alamadağında
üzgünüm fazlasıyla
ve bu acının anlamsızlığında boğulmaya başladım artık

sanki aylardır hastayım
bütün yolları denemişim de
"bu iyi gelir bizim komşu iyileşti bununla
alın birde siz deneyin" 
diyecek bir tontiş teyze bekliyorum kapıda
oysa biliyorum öyle bir komşu yok
ama benim bunlarla kaybedecek zamanım çok

marmaray'da aşk

Seni hatırladığım geceler kendimi uykusuzlukla cezalandırıyorum
Çünkü biliyorum yarın birşeye benzemeyecek
Sen aklıma gelip gelip gideceksin
Bir zaman sonra hiç gitmeyeceksin
Al başına dert işte durup dururken
O yüzden uyuyup kalmak istiyorum 
senin aklıma geldiğin gecelerin sabahında yatağa yapışmak
uyanınca da kuş olup uçmak istiyorum

İstanbul'a tüp geçit yapmışlar biliyor musun?
Ama balıkları göremiyormuşsun
Dünyanın beton olduğu yetmedi
Denize de dökmüşler
Ha doğru konumuz bu değildi ama olsun
elektrikleri kesilen metro yüzünden
o tüp geçitte beraber yürüdüğümüzü de hayal etmiştim ben
Yürüsek ne güzel olurdu değil mi balıkları görmeden
Dikkatimiz dağılmadan
Birbirimizi ne güzelde tamamlardık orda

Sanırım metroyla ilgili hiç aşk şiiri okumadım bu yüzden yazamıyorum da
Herşey birbirine girdi baksana
Bakar mısın
Hey sana diyorum
Pardon sen uzaksın sanırım konuya
Olsun boşver bende binmem zaten hiç metroya
Hep sosyal gündem bunlar
Marmaray dan banane
Banane denize dökülen betondan
Kalbimi delip geçmişsin sen
Mühendislik harikası bir aşk bırakıp gitmişsin geride
Keşke acimice sevseydin benide
Hiç bitmek bilmeseydi işin

8 Kasım 2013 Cuma

Hezeyanlar 1-2


1.
Gel otur konuşalım şimdi hemen burda
Hiç düşünmeden aklından ne geçiyorsa söyle bana
Kaçırma gözlerini korkma kalbim kırılır diye
Hala ne kadarda iyimserim
O kadar da olsun düşünürsün beni diyorum
Düşünmez misin
Olsun güzelliğinden bir şey kaybetmezsin


2.
şehrin ışıklarını kapatınca 
bir yıldız daha serpilip büyüdü gecede
biri kaydı düştü diğer köşede
bir dileği alıp kollarına
gömüldüğü karanlığa
ben sahip çıktım ona
bütün kaybedenler gibi 

4 Kasım 2013 Pazartesi

kırk yıl kadar sonra..

Var dimi hatırım o kadar 
Kırk yıl değilde 
Belki bir bakış kadar

Bilir misin?
İnsan bazen ağlayamaz, konuşamaz, susamaz
İnsan bazen hiç bir şey yapamaz
Bir işe yaramaz

Beni çıkardığın karanlık odaya da yabancıyım artık
Bıraktın gittin ortada
Herkese her yere yabancıyım  şimdi
Bir sen varsın 
Senide elimde olsa unuturum 

Yazdıklarım tanıklık ediyor bize
Pek tarafsız değiller belki
Hep sen haklı çıkıyorsun
Kalbim elinde yakıyor yıkıyorsun 
Tövbe etmeden bağışlanıyorsun 
Her günün sonunda
Ben kapayınca gözlerimi...

2 Kasım 2013 Cumartesi

aklı karışık bir kuşun daldığı dibi karanlık deniz

bu günlerde aklıma gelen her şey 
bir gölün dibine batan taşlar gibi çıkıyor aklımdan 
kayboluyor karanlıkta 
sonra bir bakıyorum ellerim ceplerimde 
o taşlarla oynuyorum 
bırakıp gitmiyorlar beni 
bir fırsatını bulamadıklarından belki 
belkide seviyorlar beni 
içine sürükledikleri durumu 
bayılıyorlar bu ruh halime 

kanadı  kırık bir kuşun battığı denizden 
ölümün en güzel hallerinden 
çıktım geldim diyorum 
kimse beni anlamıyor 
unutmak diyorum 
hanginiz benim kadar unutmak zorunda kaldınız
acıları çekerken kartopu oynamış ve soğuktan donmuşken ellerim 
kardan adam yapamayacak kadar yeteneksizdim hep diyorum 
susuyorum
olduğum kadarıyla ben bildiğim kadar seviyorum 
sen diyorum 
daha iyisini biliyorsan sevde öğret bana 
beceriksizliğime bakma 
aşk zaten işleri eline yüzüne bulaştırmaktır aslında 
susma hayır sende susma birimiz anlatmalı kendini 
birimiz hayaller kurmalı 
anlatana borçlu olunur her şey 
oda sen olmalısın 

burdan bakınça 
sen ne kadar uzağa gidebilirsin kestiremiyorum 
aklımdan çıktığın anları düşünüyorum 
azlığın çokluğun önemsiz olduğunun farkına varıyorum 
seninle olamanın anlamlı bir yanını arıyorum 
kayboluyorum bu boşlukta ve bunu seviyorum 
sensiz seninle olmak tarifsiz